Seçimlerde sandığa gitmemenin bedeli: Türk toplumunun düşüşü ve aşırı sağın yükselişi
Belçika'nın Flaman Bölgesi'nde, yerel seçimlerde Türk kökenli seçmenlerin sandığa gitmemesi, yalnızca bireysel bir tercih olmaktan çok, toplumsal bir kayba yol açtı
Editör Halil Uygun'un yazısı
Seçimlerde sandığa gitmemenin bedeli: Türk toplumunun düşüşü ve aşırı sağın yükselişi
Â
Belçika'nın Flaman Bölgesi'nde, yerel seçimlerde Türk kökenli seçmenlerin sandığa gitmemesi, yalnızca bireysel bir tercih olmaktan çok, toplumsal bir kayba yol açtı. Oy kullanmayan Türk seçmenlerin tercihsizliği, aşırı sağın güç kazanmasına ve Türk toplumunun yerel yönetimdeki temsilinin zayıflamasına neden oldu. Bu gelişme, Türk toplumuna önemli bir ders niteliği taşıyor.
Yerel seçimlerde oy kullanma zorunluluğu olmadığı için pek çok Türk kökenli seçmen, sandık başına gitmekte tereddüt etti. Başlangıçta, aşırı sağın yükselişini engellemek amacıyla uygulanan "mecburi seçmenlik" modeli, beklenenin aksine, bu seçmenlerin ilgisizliğiyle ters bir etki yarattı. Aşırı sağcı, İslam karşıtı ve ırkçı Vlaams Belang (Flaman Çıkarları) Partisi, bu seçimde oylarını artırarak belediye yönetiminde daha fazla söz sahibi olmayı başardı.
Türk kökenli seçmenlerin sandığa ilgisizliği, 2018’deki yerel seçimde yüksek oy alan adayların bu kez büyük kayıplar yaşamasına yol açtı. Özellikle Türk kökenli başarılı belediye başkan yardımcıları ve encümenler, yeni dönemde belediye yönetiminde yer bulamadı. Bu, toplumsal açıdan üzücü bir gelişme olsa da, asıl sorumluluk, hiçbir iddiası olmayan kişiler tarafından aday gösterilerek seçimlere katılmalarına zemin hazırlayanlardadır. Siyasi partiler sıkça Türk kökenlilerin oylarını bölmekle eleştirilirken, kazanma şansı olmayan adayların bu bölünmeye katkıda bulunması, kimse tarafından dillendirilmiyor.
Türk toplumu olarak belediyelerden hizmet bekliyoruz; hizmet görmediğimizde ise eleştiriyoruz. Peki, sandığa gitmeyerek bu beklentilerimizi karşılamak adına ne kadar sorumluluk taşıdık? Türk kökenli adayların kazanması önemli bir adım olsa da, daha da önemli olan, bu adayların oylarını artırabilmesiydi. Heusden-Zolder Belediyesi’nde bu seçimde Türk kökenli bir belediye başkan yardımcısı veya encümeni bulunmuyor. Belediye Başkanı Borremans, tercihini bu kez Vooruit Partisi'yle koalisyon kurmaktan yana değil, N-VA'dan yana kullandı.
Akraba, arkadaş ya da komşu ilişkileri üzerinden yapılan seçimler sonucunda kazandığını düşünenlerden de bu kez ses çıkmadı. Sandığa gitmemenin bedeli ağır oldu ve Türk toplumu bunun farkına varmalı. Bu seçim, toplumumuz için önemli bir ders olmalı. Seçimlere katılmamak, sadece bireysel bir tercih olmaktan çok, toplumsal bir kayıp anlamına geldi. Gelecek seçimlerde, Türk kökenli adaylar için daha bilinçli bir şekilde daha fazla destek verilmesi gerektiği gerçeği, hepimize sorumluluk yüklemektedir.
Türk toplumunun geleceği, sadece sandığa gitmekle değil, bilinçli bir şekilde kendi çıkarlarını savunacak adaylara destek vermekle şekillenecektir. Gelecek seçimlere daha fazla katılım ve destekle, Türk toplumunun yerel yönetimlerdeki temsil gücünü artırabiliriz. Bu, yalnızca toplumumuzun değil, Belçika'da yaşayan herkesin yararına olacaktır.
Â