İsveç Göç Bakanı’ndan çarpıcı açıklama: 16 yaşındaki oğlumun neo-Nazi bağlantıları beni şoke etti
İsveç Göç Bakanı Johan Forssell, 16 yaşındaki oğlunun aşırı sağcı gruplarla ilişkili olduğunun ortaya çıkması üzerine kamuoyuna açık bir açıklama yaptı. “Bir baba olarak şok oldum” diyen Forssell, olayın ebeveynler için ciddi bir uyarı niteliğinde olduğunu söyledi.
İsveç Göç Bakanı’ndan çarpıcı açıklama: 16 yaşındaki oğlumun neo-Nazi bağlantıları beni şoke etti
İsveç Göç Bakanı Johan Forssell, 16 yaşındaki oğlunun aşırı sağcı gruplarla ilişkili olduğunun ortaya çıkması üzerine kamuoyuna açık bir açıklama yaptı. “Bir baba olarak şok oldum” diyen Forssell, olayın ebeveynler için ciddi bir uyarı niteliğinde olduğunu söyledi.
İsveç Göç Bakanı Johan Forssell (45), 16 yaşındaki oğlunun neo-Nazi örgütleriyle bağlantılı olduğunun ortaya çıkmasının ardından kamuoyuna yaptığı açıklamayla gündeme oturdu. Bakan, oğlunun radikal sağcı gruplarla olan ilişkisini güvenlik birimlerinin uyarısı sonucu birkaç hafta önce öğrendiğini belirtti. Olay, İsveç'teki ırkçılık karşıtı gözetim kuruluşu Expo’nun yayımladığı bir raporla patlak verdi. Raporda, “ismi açıklanmayan bir bakanın yakınının” aşırı sağcı çevrelerde aktif olduğu belirtilmişti. Günler süren spekülasyonların ardından Forssell, söz konusu kişinin oğlu olduğunu doğruladı.
“Belki de birçok ebeveyn, çocuklarının sosyal medyada ne yaptığını tam olarak bilmiyordur” diyen Forssell, oğlunun bu çevrelere nasıl ve ne zaman girdiğini bilmediğini, ancak olayın ciddiyetinin farkında olduklarını vurguladı.
Güvenlik birimleri bilgilendirdi
Forssell, oğlunun neo-Nazi faaliyetlerinden yalnızca birkaç hafta önce, İsveç güvenlik servislerinin verdiği bilgiler doğrultusunda haberdar olduğunu açıkladı. Expo’nun bulgularına göre, genç Forssell bir neo-Nazi örgütü mensubuyla iş birliği yapmış, iki farklı aşırı sağcı grupla bağlantı kurmuş ve bu gruplar adına gençleri örgütlemeye çalışmış.
Bakan, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, eşiyle birlikte oğullarıyla uzun ve ciddi konuşmalar yaptıklarını dile getirerek şunları kaydetti: “Bu olay, sadece bizim ailemizi değil, tüm toplumu ilgilendiriyor. Çocuklarımızın sosyal medyada neler yaptığını gerçekten ne kadar biliyoruz? Onları bu tür ideolojilerden nasıl koruyabiliriz? Bu hepimiz için büyük bir uyarı olmalı.”
İsveç’te radikalleşme tehlikesi büyüyor
İsveç'te son yıllarda gençler arasında aşırıcılık eğilimlerinin arttığına dikkat çeken uzmanlar, Forssell’in oğlunun olaya karışmasının bu sorunun boyutunu bir kez daha ortaya koyduğunu belirtiyor. Özellikle çevrim içi ortamlarda gençlerin radikal grupların etkisine daha açık hale gelmesi, hem aileleri hem de hükümeti alarma geçirmiş durumda.
Siyasi yansımalar ve istifa baskısı
Olay, siyasette de yankı uyandırdı. Muhalefetteki Sol Parti ve bazı diğer partiler, Bakan Forssell’in parlamentoya çağrılmasını talep etti. Amaç, hükümetin olaydan ne zaman ve ne ölçüde haberdar olduğunu netleştirmek. Ancak Başbakan Ulf Kristersson, Göç Bakanı’na destek verdi. “Bir ebeveyn, çocuğunun kötü bir çevreye karıştığını öğrendiğinde nasıl davranması gerekiyorsa, Forssell de öyle davrandı” ifadelerini kullanan Kristersson, bakanın sorumluluğunun bilincinde olduğunu söyledi.
Görevine devam edeceğini belirten Forssell ise, istifa etmeyi düşünmediğini açıkça ifade etti: “Bu zor süreçte ailemle birlikte gereken her adımı attım. Bu olayın siyasi bir malzeme haline getirilmemesini umuyorum.”
AVRUPA DOSYASI | Dijital çağda gençlik ve aşırıcılık: İsveç, Belçika ve Almanya alarmda
Avrupa’nın yeni nesil tehdidi: Gençler sosyal medyada radikalleşiyor
İsveç’te Göç Bakanı'nın oğlunun neo-Nazi gruplarla bağlantısı olduğunun ortaya çıkması, Avrupa’nın farklı ülkelerinde de yankı uyandırdı. Uzmanlara göre, dijital alanlar gençleri sessizce aşırıcılığa sürüklüyor. Belçika ve Almanya da benzer vakalarla mücadele ediyor; ancak önleyici mekanizmalar hâlâ yetersiz.
İSVEÇ: Skandal sonrası dijital farkındalık çağrısı
İsveç Göç Bakanı Johan Forssell, oğlunun aşırı sağcı gruplarla ilişkisi olduğunu kabul ederek bir krizi kamuoyunun önünde üstlendi. Expo’nun ifşasıyla ortaya çıkan olay, sadece İsveç değil, tüm Avrupa için bir “uyarı sinyali” niteliğinde değerlendirildi. Forssell, olayın ardından ailelere “çocuklarınızın dijital yaşamını ihmal etmeyin” mesajı verdi.
BELÇİKA: Sessiz radikalleşmenin merkezlerinden biri
Belçika’da özellikle Flaman bölgesi ve bazı büyük şehir banliyölerin de aşırı sağcı yapılanmalar açısından Avrupa'nın dikkat çeken noktaları arasında yer alıyor.
Gençlerin iki uç arasında sıkışması
-
2016 Brüksel saldırılarının ardından Belçika’daki bazı gençlerin cihatçı yapılarla bağlantısı ortaya çıkmıştı.
-
Ancak son yıllarda aşırı sağcı gruplar da gençleri hedef almaya başladı. Özellikle Telegram, Instagram ve oyun platformlarında aktif olan gruplar, “vatanseverlik” ve “Batı kültürünü koruma” gibi kavramları kullanarak gençleri etkiliyor.
Vaka: Schild & Vrienden skandalı
2018’de ortaya çıkan Schild & Vrienden skandalı, Flaman gençler arasında yükselen aşırı sağcı eğilimlerin ne kadar yaygın olduğunu gösterdi. Bu gençlik örgütü, dışa kapalı çevrimiçi gruplar kurarak nefret söylemleri yaymakla ve yabancı düşmanlığını körüklemekle suçlandı. Grubun lideri Dries Van Langenhove, federal düzeyde milletvekilliğine kadar yükseldi.
Yetkililer ne yaptı?
Belçika hükümeti, bu tür dijital grupların takibini artırsa da önleyici adımlar yetersiz kaldı. Dijital medya okuryazarlığı okullarda henüz zorunlu ders hâline gelmedi. CLB (Öğrenci Rehberlik Merkezleri) gibi yapılar ise yeterli bütçeye sahip değil.
Belçikalı sosyal psikolog Charlotte Vervaecke: “Aileler çocuklarının İslamcı mı yoksa ırkçı mı radikalleştiğini anlamakta bile zorlanıyor. Sorunun boyutu çok yönlü.”
ALMANYA: Aşırı sağ gençleri hedef alıyor
Almanya, son 10 yılda hem NSU (Nasyonal Sosyalist Yeraltı) gibi aşırı sağ terör hücreleriyle hem de Selefi grupların gençleri radikalleştirmesiyle mücadele etti. Ülkede en çok dikkat çeken mesele, reşit olmayan bireylerin her iki uçta da aktif hâle gelmesi.
Radikalleşen gençler örneği: “Lina E. vakası”
Aşırı sol ya da aşırı sağ fark etmeksizin, 15-22 yaş aralığındaki gençlerin illegal yapılar içinde yer aldığı çok sayıda dava görülüyor. Örneğin Leipzig’de “Antifa bağlantılı terör faaliyetleri” iddiasıyla tutuklanan Lina E. davası, farklı bir uçtan gelen ama yine radikalizmin gençlik üzerindeki etkisini gösteren bir olay.
Aşırı sağ örgütlerin dijital stratejisi
-
Almanya’daki gruplar genellikle YouTube, TikTok ve Twitch üzerinden gençleri hedefliyor.
-
“Identitäre Bewegung” (Kimlik Hareketi) gibi yapılar, tarihsel romantizm, kahramanlık ve dış düşman imgeleriyle gençlerin ilgisini çekmeye çalışıyor.
-
Aşırı sağcı ideolojiler genellikle mizah, mem kültürü ve “maskülenlik” üzerinden pazarlanıyor.
Federal makamlar ne yapıyor?
-
Almanya Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı (BfV), gençlerin dijital radikalleşmesini 2022’den beri ayrı bir tehdit kategorisi olarak sınıflandırıyor.
-
2024’te başlatılan “Digitale Resilienz” (Dijital Dirençlilik) projesi kapsamında, okullarda sosyal medya içeriklerinin eleştirel analizine yönelik dersler başlatıldı.
-
Ancak uzmanlara göre, radikal içerik üretimiyle mücadelede sosyal medya platformlarıyla iş birliği hâlâ yetersiz.
ORTAK TEHLİKE: Sessizleşen çocuklar, büyüyen radikal ağlar
İsveç, Belçika ve Almanya’daki örnekler; radikalleşmenin artık cami köşesi ya da yeraltı toplantılarında değil, çocuk odalarında ve ekranların ardında gerçekleştiğini açıkça ortaya koyuyor.
Uzmanların ortak çağrıları şunlar:
-
Sosyal medya platformlarına düzenleyici baskı artırılmalı
-
Aileler yalnız bırakılmamalı, rehberlik hizmetleri yaygınlaştırılmalı
-
Eğitim sistemine dijital farkındalık dersi zorunlu olarak entegre edilmeli
-
Aşırılık karşıtı dijital içerikler devlet destekli olarak artırılmalı
Sonuç: Dijital alan, Avrupa'nın yeni mücadele sahası
Eskiden sokaklarda ya da marjinal örgütlerde izini sürdüğümüz radikalleşme, artık Wi-Fi sinyali kadar yakın. İsveçli bir bakanın oğlundan Belçikalı gençlik örgütlerine, Almanya’daki aşırı sağcı video kanallarına kadar örnekler artıyor. Bu vakalar, sadece güvenlik politikalarının değil, toplumsal farkındalığın ve eğitim sisteminin yeniden düşünülmesi gerektiğini gösteriyor.
Halil Uygun